
Söylediğinizi coşkuyla anlatıyorsanız, sizi dinleyen söylediğinize inanmış olduğunuzu düşünür. Bunun için güzel konuşmada usta, çok akıllı, duygusal veya ünlü bir kişi olmanız gerekmez. Söylediğinize gerçekten inanıyorsanız, zaten bunu coşkuyla anlatır ve karşınızdakine de söylediklerinize gerçekten inandığınızı göstermiş olursunuz. Onu bu etkiler.
Coşku niçin bu kadar etkilidir? Çünkü karşınızdaki hangi nedenlerle bu kadar coşmuş olabileceğinizi kendisine sormaya başlar. Coşkunuz onun için bir bilmece gibidir ve insanlar bilmece çözmeyi sever. Sizi etkileyen nedenleri buldukça, üzerinde düşünür ve kendisi de etkilenmeye başlar. İnanmayı sağlamadaki en önemli ikinci öğenin kanıtlar olduğunu söyledik. Kanıt, sınanması mümkün olan bilgilerdir. Örneğin, sigortacısınız ve bir müşteriyi sizinle çalışmaya ikna etmek istiyorsunuz. Kanıtınız el altındadır "Sağlık sigortanız..... tedavisinde hastane masraflarını kapsamıyor, isterseniz poliçe maddelerini kontrol edebilirsiniz. Bizimki bunu kapsıyor. Buyurun okuyun." İnandırmak için kanıtların doğrudan konuyla ilgili, inandırıcı ve elin altında olması gerekir. Kanıtlarınızın inandırıcı olup olmadığını ortaya çıkarmanın en iyi yolu, karşınızdaki insanın bakış açısını bilerek şu soruları sormaktır:
- Bu bilgiler beni dinlemekte olan kişinin önerdiğim çözümü anlamasına yardım eder mi?
- Dinleyicim bu bilgileri güvenilir buluyor mu? Bu verileri toplayan kişi ya da kaynağa güvenecek mi?
- Dinleyicim istediği an bu bilgileri sınayabilir mi?
İnandırıcı kanıtlar, karşınızdaki kişinin soru ve kuşkularını giderir ve onu size
inanmaya hazırlar. Sizin amacınız ise, kendinizin doğru olduğunu kanıtlamak değil; onun
sizin görüşünüze dayanarak davranmasının doğru olacağını kanıtlamaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder