
Önce çalışan fedakar kadının bir gününü özetleyelim: Günü bir önceki günden programlıdır genellikle. Akşamdan ertesi gün giyeceği ütülenmiş, hazırdır. Her sabah saat çalmadan kalkmasına rağmen yinede kurulur o saat, malum işe geç kalmak gibi bir lüksü yok. Sabah sabah giyinip kuşanıp tam vaktinde çıkar evden. Eğer erken kalkmışsa o kısacık zamana akşamın yemeğini pişirmeyi ya da bi kaç bişeyler ütülemeyi ya da etrafı toplamayı sığdırır. Eğer birde anneyse öncelik çoçuğudur ki güne onu hazırlamakla başlar önce. Çoçuk daha gözünü yarım açsada kahvaltısı yaptırılmış, üstü giydirilmiş, çantası hazırlanmış ve kreşin yolu tutulmuştur bile. İş yerine geldiğinde de hala çıkamamıştır evdeki sorumluluklarından. Bu kezde gün içinde çoçuğunu kontrol eder, akşamın yemeğini düşünür, planlar programlar. Tüm bunlar kafasındayken iş yerinde de aynı hızla verimli çalışması beklenir. İşlerinde de yapmama gibi bir lüksü yoktur elbette, özen göstermesi şarttır. Akşam olur, sabahki koşturmanın benzeri yaşanır. Çoçuk kreşten alınır, çabucak yemekler hazırlanır, toplanır. Kendine zaman ayırmayı düşünmeden evvel eşine, çoçuklarıyla ilgilenir..
İşte bu hengameden yorulduğunda da özenir bazen ev hanımlarına.. Keşke der bende sabahları biraz daha geç kalksam, işlerimi ağırdan alsam.. Akşam yemeğimi buzluktan çıkarmasam yada aceleye getirmesem. Her gün başka tarifler denesem, kısık ateşte pişirsem yemeğimi. Markette ağır ağır bakınsam raflara. Akşam yemek kokulu evimin kapısını açsam çoçuklarıma, eşime.. Çoçuklarım yada ben hasta olduğumda birilerine bişeyler açıklamasam, sualsiz gitsem hastaneye.. Sabah kahvaltılarını uzatsam, yemek programlarını izlesem.. Daha fazla kendişme zaman ayırabilsem, yapmak istediğim hobilerle uğraşsam.. Evim her zaman temiz olsa, her gün başka bir yerini silsem..
Peki ya evdeki hanımlar ne yapıyor? Bu kadar kolaymı geçiyor günler.. Sabah kalkıyorlar elbette onlarında saatleri kurulu. İşe gitmiyor olsalarda işe giden eşlerinin geç kalmalarını istemezler. Fedakar bir ev hanımı eşinden önce kalkar, kahvaltısını hazırlar ve kapıdan uğurlar eşini. İstiyorsa eşi gittikten sonra uykusuna devame debilir, ama genelde tekrar yatağa gitmezler. Bunun yerine öğlenleri şekerleme yaparlar. Biraz etrafı toparladıktan sonra varsa bebeği onunla ilgilenir, ya da okul çağındaki çoçuğunu hazırlar ağır ağır. Daha zamanı vardır nede olsa. Sonra her gün yaptıkları gibi süpürürler o halıyı, alışkanlık kirli olsada olmasada süpürülür. Çalışan kadınların evlerinin haftada bir kez süpürüldüğü düşünülürse durum çok vahim.
Sonra akşamın yemeğini düşünür, varsa eksik markete gider gelir. Yemeğini yapar. Çoçuğu okuldan gelir, onunla ilgileniyim falan derken akşamın nasıl olduğunu kendiside anlamaz. Sonra evde olmak çok daha zor gün nasıl bitiyor anlamıyorum, yetiştiremiyorum bile derler. Bi süre rutinlikten sonra da ev işi ve yemekten ibaret bir hayatı haketmediğini, işe yaramadığını hissederler haklı olarak. Oysaki hayatı monotonlaştırmak bizim elimizde. İstedikten sonra evde de üretken olunabilir. Yeterki arzulasın insan. Haliyle o piskolojide çalışan kadınlara gıpta ederler. ‘Keşke bende çalışsam, bi işe yarasam; para kazansam..’ diye iç geçirirler. Çünkü bu sayede daha sosyal, daha aktif bir hayatlarının olacağına inanırlar. Hem kedni kazandıkları parayı harcamakta hoşşlarına gidecektir. Her ne kadar eşi anlayışı olsada, paranın kimin kazandığını hissettirmese de aklını kurcalayacaktır bu düşünceler.
Kısacası her iki tarafta eksik olana özenmiş durumda.. Şartları değiştirmek kolay olmasada en azından bunun için çaba sarfedip değiştirmeye çalışabilirsiniz. Yalnız şunu unutmamanız gerekir ki şartlar değişse bile varolduğunuz şu anki durumunuzu geri isteyebilirsiniz. Bu yüzden olumsuzlukları bi kenara bırakıp şu an ki durumunuzla mutlu olmaya çalışın. Kendinizi motive edin. Çalışmanız size kazandırdığı artıları düşünün. Aynı şekilde ev hanımları da; evde kalmanın avantajlarını kıyaslayın..Eğer hala durumundan hoşnut değilseniz, unutmayın herşey sizin elinizde. Yeter ki isteyin, sabredin...
Yorumlar
Yorum Gönder