Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Önemli olan; bugün nerede olduğumuz değil, düne göre nerede olduğumuzdur..

2010’lu yıllarda firmalarımızın karşılaşacağı en önemli sorunlar; ekiplerin motivasyon kaybı, inisiyatif kullanımının yetersiz kalması, çalışanların iş yaşamlarında yer alan fırsatları değerlendirememesi ve değişime adaptasyonun istenen düzeye ulaşamaması olabilir. “Yaşam boyu sürekli öğrenme” yaklaşımı çerçevesinde firmanızın ihtiyaçları ve talepleriniz doğrultusunda size özel olarak hazırladığımız kişisel gelişim eğitimlerimizle; firma çalışanlarınızın, kendisini, bilgi ve yetkinliklerini sürekli yenilemesi, geliştirmesi, iş ve özel yaşamın hızlı değişen dinamiklerine gerekli cevabı verebilmesi ve hatta bunun da ötesine geçerek mevcut problemleri çözebilmesi veya olası problemleri öngörüp önlem alabilmesi yönünde yardımcı oluyoruz. Çalışanlarınızın firma, ürün, hizmet ve diğer süreçlere yönelik yeni önerilerle gelebilmesi yönünde hem bir farkındalık yaratıyor hem de eğitimlerimizde sıklıkla kullandığımız “işe yönelik egzersizler ve senaryolar” (case study) yardımıyla
Yaşam  Atölyesi,  “Kişisel  dönüşüm  yolculuğu” Yaşam Atölyesi, bireyin kendini tanıyarak, ifade ederek yaşamdaki hedef ve hayallerini gerçek kılmak için 2009 yılında çalışmalarına başladı. İlk iki yılında yüzellibinden fazla kişiye ulaşan Yaşam Atölyesi, kısa zamanda katılımcıların yaşamında kattığı değerlerle yurtdışına açıldı ve çalışmalarını genişleterek sürdürüyor. Amsterdam, New York ve Londra ile birlikte yurtiçinde İstanbul dışında beş ilde daha buluşmalarını gerçekleştiriyor. Bireyin kariyer yolculuğundan özel yaşamına, hobilerinden ruh, beden ve zihin sağlığına kadar yaşamın her noktasında başarı, tatmin ve pozitif duygularını maksimum düzeyde yaşaması için birlikte çalışıyoruz. Yaşam Atölyesi, uzun yıllar yapılan hazırlıklar ve insan odaklı yaklaşımı ile farklı ve benzersiz bir ‘kişisel dönüşüm’ yolculuğu… Kendi içinde tatmini, huzuru ve sevgiyi yakalayn bireyler ile daha yaşanılır bir dünyayı yaratmak için sosyal sorumluluk çalışmalarını da başlatan Yaşam Atölyesi

Beden Dilinin Önemi - Konuşmadan Anlaşabilme

Profesör Doktor Albert Mehrabian' ın yaptığı araştırmaya göre kişilerarası iletişimde 7 - 38 - 55 kuralı geçerlidir. Bu kural; iletişimde yüzde 55 beden dilinin, yüzde 38 ses tonunun, yüzde 7 konuştuğumuz kelimelerin etkili olduğunu söyler. Toplumdan topluma küçük farklılıklar göstermekle birlikte bu kural tüm dünyada kabul görmektedir. Burdan çıkaracağımız; karşımızdaki kişiler büyük ölçüde beden dilimizi değerlendirir. Yani bir şeye ağzınızla evet derken başınızı iki yana sallıyorsanız, ağzınızdan çıkanın bir önemi yoktur. Tüm insanlar beden dilini kullanmayı bilerek doğar, çünkü bu kendimizi ifade etmede bir gereksinimdir. Etrafınızdaki çocukları inceleyin. Vücutlarını aktif olarak kullanırlar, daha kendilerini tam olarak ifade edemedikleri için vücut dillerinden yardım alırlar, biz onların ifade zorluğu çektiğini farketmeyiz bile. Ama büyüdükçe vücudun rahatlığa alışmasından dolayı bu alışkanlık kaybolur ve iletişim azalmaya başlar. Bazı çocuklara büyümüş de küçülmüş dememizi

Komik İnsan Olmanın Sırları :)

Mizahın insanları kazanmada çok büyük bir yere sahip olduğunu daha önce söylemiştim. Şimdi de komik olmanın inceliklerini bir gözden geçirelim. " İnsan lar neye güler" sorusunun cevabını arayalım. Tabii ki hiçkimse, "komik ol" demekle komik olmaz. Zaten asıl mesele komik olmak değil, insanları güldürebilen biri olmaktır. Mizah konusunda yapılan çalışmalar, insanları nelere güldüğünü listelemeye yetmiştir. Şimdi bunları inceleyelim. 1-) Sürpriz Sürpriz mizahın en yaygın olarak kabul edilen şartıdır. Eğer bir fıkranın sonunu tahmin dedebiliyorsak gülecek bir şey yoktur. Hiç beklemediğimiz olaylara, bizi şaşırtan şeylere güleriz. Bu yüzden zamanlama komedinin en önemli parçalarındandır. 2-) Üstünlük İnsan lar, kendilerini diğerlerinden üstün hissettiklerinde gülerler. Bir durumda küçük düştüğümüzde gülmeyiz; ama başkalarının sakarlıklarına katıla katıla güleriz.  İnsan ların hatalarına takılarak gülebiliriz ama karşımızdaki bundan rahatsız oluyorsa bizden uzakl

İlgi çekici bir insan olmanın yolları

Eğer sıradan  bir   insan  olmak size göre değilse ve ilgi  çekici  merak uyandıran  bir   insan  olmak istiyorsanız bu yazıya göz atmanızda fayda var. Öncelikle sıradan  insan lar ne yapar bunları keşfetmeniz lazımdır. Çünkü bunları öğrenirseniz sıradan olmamak için neler yapacağınızı öğrenirsiniz. Sıradan  insan lar sıradan giyinirler, çoğu  insan ın yaptığı şeye ayak uydurmaya çalışırlar, herkesin kabul ettiği şeyi sırf herkes kabul ediyor diye kabul ederler, kendi akıllarını ve iradelerini kullanmazlar, hayatında olup bitenleri herkes bilir. Sıradan  insan ların ne yaptığını öğrendik şimdi sıradan olmamak için neler yapmalıyız onları öğrenelim. Tarzınızı belirten giysileri tercih edin. Giyiminiz sizin aynanızdır. Ancak dikkat çekmekten korkup çoğu  insan ın giydiği kıyafeti giyerseniz kendinize özgün olmazsınız bu sizi sıradan yapar. Her  insan ın yaptığını siz yapmak zorunda değilsiniz. Örneğin  bir  toplum içinde  bir  konu konuşuluyor ve herkes aynı fikirde bulunuyorsa

Kariyer sahibi olmanın yolları

Verilen sürelere uymak Şirketler güvenecekleri insanlara ihtiyaç duyarlar. Zamanlamalara uymamak profesyonel bir tavır değildir. Ayrıca, diğer çalışanların programlarını allak bullak eder ve patronu kötü duruma düşürür. Söz verirken en iyi çözüm, yapabileceğinizin altında vaatlerde bulunup, çok daha fazlasını sunmaktır. Çalışma saatlerinde özel işler yapmamak Şirketin e-mail ve telefon sistemleri şirket işleri içindir. Kişisel telefon görüşmelerinizi az ve kısa yapmaya çalışın. Duygusal konuşmalarınızı asla şirkette yapmayın. Bazı şirketlerin silinen e-postaları bile okuyabilecek bir altyapısı oldugunu unutmayın. Patronunuzun okumasını istemeyecegi hiçbir mektubu, şirket bilgisayarından göndermeyin. Çalışanlarla ilişki içinde olmak Şirketinizde ve sektörünüzde çalışanlarla ilişki içine olun. İzole yaşamayın. Bilgi  sahibi  olmak, ofis politikalarindan yara almadan çıkmaya yardımcı olur. Araştırmalar başarılı bir ilişkiler ağina sahip olan kişilerin daha başarili ekipler kurduğu

Hayal Ederek Kendi Cennetin'de Yaşayabilirsin

Hafızamda bir fotoğraf vardı; çıplak ayaklarımla nemli toprağını hissedebileceğim, sabahın hafif serinliğinde  Yasemin ve Hanımellerinden oluşan koku bahçemin muhteşem aromasını ciğerlerime doldurabileceğim, yeşilleriyle, cıvıltılarıyla çok canlı bir fotoğraftı bu... Beynim yıllar önce çekmiş ve çekmecelerinden birine yerleştirmişti bu fotoğrafı. Ev istemiştik; bahçesinde köpek besleyebileceğimiz, öyküler yazıp, romanlar okuyabileceğimiz, biber, maydanoz yetiştirip ruhumuzun aldığı hazzı müthiş tatlarla bedenimize de yaşatabileceğimiz daha büyük bir aile fotoğrafımız da vardı... Ekonomik koşulların hesaplarını yaparak, bu duruma beynimizi hazırlayarak, hayalimizin yoluna çıktık. Üç inançlı insanın gözünün önünde hep istediği bu hayal vardı... Maketini görüp daha da belirginleştirdik hafızamızdaki hayali ve hayalden yolu. Temelinden itibaren gittik geldik, heyecanla ilerleyen projeyi takip ettik. Bu gidiş gelişlerin sonlarına doğru fotoğraftaki bahçem için hayallerim genişlemeye b

Kendi işinizi kurmaya nasıl karar verirsiniz ?

İş kurmak için herkesin hareket noktası farklı olmaktadır.Bazıları işlerini kaybettikten sonra iş  kurmaya   karar   verirken, bazıları uzun bir işsizlik döneminden sonra  karar  vermişlerdir. Kimilerinin karşısına sürpriz bir iş fırsatı çıkmasıyla iş kurmak istemiştir. Yine bazı insanlar zengin olma tutkusuyla, bazı insanlar daha kaliteli bir yaşam için ve bazı insanlarda artık işçi sınıfından çıkıp patron olmak istedikleri için iş kurmaya   karar  vermişlerdir. Sizin nedeniniz bunlara paralelllik gösterebilir yada bambaşka bir nedeninizde olabilir. İşte kendi  işinizi  kurmadan önce yapmanız gekeren ilk şey "neden bir iş kurmak istiyorum  ? " sorusuna cevap bulmanızdır. Buna belirledikten sonra kendinize kişisel olarak ve iş olarak net hedefler koyun. Örneğin kişisel hedef olarak "Ben dünyanın en zengin insanı olacağım", iş hedefi olarak da "Dünyanın en iyi x ürününü satan firması olacağım" gibi hedefleri kastediyorum. Bu hedefleri motivasyonunuz dü

Herşeye 'Fark etmez' Diyenler

Hayatta en nefret ettiğim laftır "fark etmez" lafı. O kadar saçma gelir ki bana. Küçük bir örnek vereyim mesela: - Patron: Ahmetcim bir şey ikram edeyim sana Çay mı ? Kahve mi ? istersin. - Ahmet : Fark etmez müdür bey. İşte anlamadığım nokta burada başlıyor. Nasıl yani fark etmez !! Fark eder yahu fark eder. Mesela örnek şöyle olsaydı; "Çay mı içersin yoksa gazoz mu ?" denilseydi. Yine fark etmez diyecekti bu adam. Çay sıcak bir şeydir, gazoz ise soğuk bir şey neresi fark etmiyor(muş)... Eğer size bir seçme hakkı tanındıysa neden kendinizin seçme şansı varken bunu başkasına devrediyorsunuz ? İçinizden diyorsunuzdur şimdi "ama nezaket için böyle diyoruz biz.." Alakası yok, nezaket edecek başka bir şey bulursunuz. Kibar davranırsınız, onu dinlersiniz, büyüğünüz ise elini öpersiniz falan. Hayatta her zaman seçme şansı bize verilmez arkadaşlar. Bize verilen şansı fark edelim. Mesela bunla ilgili küçük bir hikaye anlatayım sizlere. Hikaye benim değild

Sıkıcı İnsanlar

Sıkıcı  bir insanı dinlemek gerçekten zulümdür. Bu sıkıcı insanlar direk kendilerini belli ederler zaten. "Nasılsın?"  sorusunu sorduğunuzda, on dakika boyunca anlamadığınız bir şekilde kendilerinden bahsederler. Mesela siz tiyatro öğrencisisinizdir, karşınızdaki insan ise kimya mühendisidir. Nasıl olduğu sorusunu sizin anlayamadığınız tuhaf terimlerle, projelerle anlatmaya koyulurlar uzun uzun.  İnsanlar  aslında sizi dinlemezler, içten içe bir an önce susmanızı beklerler. Her şeyi diğer insanların umurunda olmayan en ince ayrıntılarla anlatırlar. Hayır insanlar sizin nasıl olduğunuzu bilmekten memnunlar ama mesela evinizdeki çeşmelerin ayrıntılarını öğrenmeye kimse pek meraklı değil. Örneğin ilişkilerinizden bahsediyorsunuz, aranızda geçen her cümleyi ve her hareketi anlatarak siz sadece kendinizi tatmin edersiniz, karşısınızdaki içinde patlamak üzere olan bombanın sıkıntısıyla gerilir gerilir. Kimse sizin ilişkinizdeki facebook vs ayrıntılarını dinlemek istemiyor. "İş

Mazeretler

Neden aklı başında, sağlıklı, gücü ve kuvveti yerinde bir insan hayatının sorumluluğunu eline almaz? Neden işler yolunda gitmeyince, birçoğumuz durup düşünmeyi ve hatalarımızı kabullenmeyi reddedip, hemen suçlayacak birilerini ararız? Hatalarımız ve istenmeyen sonuçlar için mazeretler bulmak başarısızlığın en büyük nedenlerindendir. Birçok kişi bir mazeret seçtikten sonra onunla yapışık ikiz gibi dolaşmaya ve hayatını yaşamaya başlar. Maalesef, bazı yalanlar tekrar ede ede bizim doğrularımız haline geliyor ve aksi yöndeki düşüncelere şiddetle karşı çıkıyoruz… Hayat yalanlarla adeta iç içe geçiyor. Arkasına sığındığımız mazeretler de bu yalanlardır.  Mazeretler , çoğunlukla yaşadıklarımızı çarpıtarak sorumluluğu üzerimizden atmak ya da kendimizi aklamak için uydurulan kılıflardır. Yalanlar gerçeği ve bizi yok eder. Yalan söylediğimiz de kendimize olan saygı ve güvenimizi yitiririz. İçimizde gizlediğimiz gerçek, sürekli bizi rahatsız eder. Bazı yalanlar bir çıkar sağlamak veya biri

Özgüveninizi geliştirmek için şunları yapın

Özgüven, en basit anlamıyla kişinin kendisine inanmasıdır. Özgüven, kişinin yapacağı işlerde ve varmak istediği hedeflerde kendisini dinamik tutan ve başarıyı yakalayacağına olan inancıdır. Kişinin faydalı bir özgüvene ulaşabilmesi  için  şu noktalara dikkat etmesi gerekir: - Önce kendini bilmek ve ortaya koymakla başlanmalıdır. - Yapabilme inancı güçlü tutulmalıdır. - Yeterlilikler, güçlü ve geliştirilebilir özellikler belirlenmelidir - Kendisini ve çevresindekileri yapabileceğine inandırmalıdır. - Ulaşılabilir ve gerçekçi standartlar belirleyip yapabileceğinin en iyisini yapmalıdır. - Yapılacak işlerde hazırlık, olabildiğince tamamlanmalıdır. - Hedefler hep akılda olmalıdır ve hedeflere ulaşmanın mutluluğu sık sık hayal edilmelidir. - Kişi kendisini, sadece kendisiyle kıyaslamalıdır. Kıyaslamalar yapabilecekleri ve yaptıklarını değerlendirmek biçiminde olmalıdır. - Yapmak istenilen işlere gönülden inanılmalı ve asla vazgeçilmemelidir. Olabildiğince amaçlara yoğunlaşılmalıd

Kendinizi geliştirmek için başkalarının fikirlerine kulak verin

Yeni fikir ve önerilere açık olun. İşe yaramaz, yapılamaz, hiçbir değeri yok, aptalca gibi kelimeler ağzınızdan hiçbir zaman çıkmasın. Farklılık çeşitlilik, zenginlik demektir. Şöyle bir düşünün çevrenizde bilgilerinden, tecrübelerinden, zekalarından faydalanılacak kim bilir kaç insan var. Yeni fikir ve görüşlere açık olduğunuzu karşı tarafa hissettirin. Çalışanların fikirlerinden ve düşüncelerinden istifade etmesini bilin. Farklı düşüncelerin toplandığı bir havuz olun. Hiçbir müdür ; kendisini emri altında çalışan personelin tamamından daha akıllı saymamalıdır. Yüzlerce personelin çalıştığı bir işyerinde bilgilerinden, tecrübelerinden,zekalarından faydalanılacak kim bilir kaç insan vardır? Japonlar bunu çok iyi yapıyorlar. Çalışanların her türlü teklif, tavsiye ve uygulamalarına kapıları açıktır. Herkesin düşündüğünü söyleyebildiği bir ortamda ortaya çok güzel şeyler çıkar. Nerede hür düşünmek ve düşündüğünü söylemek kısıtlanmışsa, orası geri kalmıştır. Ayrıca bize fikir de

Sevilmek için insanların isteklerine karşılık verin

Bize bütün tartışmaların önüne geçecek, kötü düşünceleri yok edecek, en iyi düşünceleri ortaya koyacak, başkalarının sizi dikkatle dinlemesini sağlayacak bir cümle söyleyelim mi? Evet diyorsunuz değil mi? O zaman konuşmaya hep şöyle başlayın: Sizi bu düşüncelerinizden dolayı suçlamıyorum. Sizin yerinizde olsaydım ben de sizin gibi düşünürdüm? Söze böyle başlamak en inatçı insanları bile yola getirir. Ama bu cevabı, samimi bir şekilde vermelisiniz. Çünkü siz de karşınızdaki insanın yerinde olsaydınız böyle bir cevap hoşunuza giderdi. Meşhur haydut Al Kapon'un huyuna sahip olduğunuzu, onun gibi düşündüğünüzü, onun yaşadıklarını yaşadığınızı düşününüz. Sizde bir Al Kapon olurdunuz. Çünkü onu bu hale getiren şeyler bunlardır. Sizin bir çıngıraklı yılan olmamanızın sebebi, anne ve babanızın çıngıraklı yılan olmamalarıdır. Veya inekleri öpmemenizin ve yılanları kutsal saymamanızın sebebi Brahmaputlar nehrinin kıyılarında yaşayan bir Hint ailesinin çocuğu olarak yetişmemenizdend

İnsanlara isimleriyle hitap edin

Bir kimsenin ismini hatırlayıp onu kolayca söylerseniz emin olun ki o insana en büyük iltifatı yapmış olursunuz. Bunu daima hatırlayın, ama o insanın ismini unutmuş veya yanlış söylemişseniz büyük bir hata yapmış olursunuz. Bunu da aklınızdan çıkarmayın. Birçok kimse vardır ki isimleri hafızalarında tutmaktan veya böyle bir zahmete katlanma gereği görmediklerinden dolayı isim ezberlemezler ve bunu haklı göstermek için de fazla meşgul olduklarını söylerler. Bunlar unutuyorlar ki kendileri Cumhurbaşkanı Franklin Roosevelt kadar meşgul olamazlar, hâlbuki Roosevelt şoförlerinin bile isimlerini öğrenmeye vakit bulmaktadır. Franklin Roosevelt biliyordu ki insanları kendisine bağlamak ve onların iyi niyetlerini kazanmak için en önemli çare onların isimlerini hatırlamak ve onları pohpohlamaktır. Hâlbuki bunu aramızda kaç kişi yapar? Çoğu zaman bir yabancı ile tanıştırıldığımız zaman daha ona veda etmeden onun ismini unuturuz. İsim hatırlama kabiliyeti politikada olduğu kadar iş hayatın

Duygularınızı insanlara beden diliyle anlatın

Beden dilimizle verdiğimiz mesajlar ise insanlarla anlaşmamızda en temel araçtır. Hem yakın çevremizde, hem daha geniş sosyal hayatımızda hem de farklı ülke insanları ile ilişkilerimizde öncellikli beden  dilimizi kullanırız ve onların  beden  dilleri ile anlattıklarını çözmeye çalışırız. Bedenimiz olaylara ve durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden tepkiler verir. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi kelimelerin arkasına gizlemek belki mümkündür; ama  beden  dilimizi gizlememiz çoğu zaman mümkün değildir. Duygu ve düşüncelerin anlaşılmasında kelimeler değil,  beden  dili esastır. Beden dilini okuyabilmek ve kullanabilmek çok önemlidir. Araştırmalar iki kişi arasında alınıp verilen mesajların: Yüzde 7'sinin kelimelerle, Yüzde 38'inin seslerle (alçak-yüksek olmasıyla, ritimle, tonlamayla), Yüzde 55'inin de vücut hareketleriyle (en çok da yüz ifadeleriyle) algılandığını göstermiştir. İyi bir konuşmacı konuyu dinleyicilere aktarırken aynı zamanda  beden  dilini de etkil

İnsanlara kendinizi inandırma yolları

İnanmak, söylediklerinizin karşınızdaki tarafından psikolojik olarak onaylanmasıdır. Bu olmadan hiçbir olumlu tepki alamazsınız. İnsanların sizi yürekten onaylamasını nasıl sağlarsınız? Bu sorunun yanıtı pek çok şeye bağlıdır O kişinin sizinle olan geçmiş deneyimleri; sizin kişiliğiniz, sosyal konumunuz, dürüstlük, nesnelliğiniz; beden diliniz (Görünüşünüz, sesinizin tonu, konuşma hızınız, fiziksel davranışlarınız).Ama inandırma yı sağlamada başrolü coşkunuz ve kanıtlarınız oynar. Söylediğinizi coşkuyla anlatıyorsanız, sizi dinleyen söylediğinize inanmış olduğunuzu düşünür. Bunun için güzel konuşmada usta, çok akıllı, duygusal veya ünlü bir kişi olmanız gerekmez. Söylediğinize gerçekten inanıyorsanız, zaten bunu coşkuyla anlatır ve karşınızdakine de söylediklerinize gerçekten inandığınızı göstermiş olursunuz. Onu bu etkiler. Coşku niçin bu kadar etkilidir? Çünkü karşınızdaki hangi nedenlerle bu kadar coşmuş olabileceğinizi kendisine sormaya başlar. Coşkunuz onun için bir bilmece gi

Sevilmek için insanlara gülümseyin

Charles Schwab gülümsemenin bir milyon dolar değerinde olduğunu söyler. O'nun sözleri apaçık göze çarpıyor. Çünkü Schwab'ın kendini sevdirmek kabiliyeti, onun en önemli başarısı olmuştur ve O'nun en hoşa giden özelliklerinden birisi gülümsemesi idi. İnsanların sizi iyi karşılamalarını istiyorsanız sizin de onları iyi karşılamanız lazımdır. İçinizden gülümsemek gelmiyor mu? O halde yapılacak iki şey var. Kendinizi gülümsemek  için  zorlayın veya yalnızsanız şarkı söyleyin. Kendinizi mesut hissediniz bu da sizi mesut eder. Hareketlerin duyguları takip ettiği görülür. Fakat gerçekte hareket ve duygular birliktedir, irademizin denetimi altında bulunan hareketlerimiz sonucunda irademizin denetimi altında bulunmayan duygularımız ortaya çıkar. "Bundan dolayı neşemizin kaybolduğu zaman neşeli davranmak her şeyi halledecektir." Dünyada herkes mutlu olmak ister ve mutluluk arar. Bunun bir tek yolu vardır. O da düşüncelerimizi kontrol etmektir. Mutluluk dış etkenle

Aşk Acısı Çekenler İçin Öneriler

Aşk  acısını tadanlar bilirler; hissettiklerinin dayanılmaz acı verdiğini, dünyanın en zor şeyinin başınıza geldiğine ve  bunu yaşayan yegane insan olduğuna inandırırsınız kendinizi. Zavallı, çaresiz ve değersiz olduğunuzu düşünmeniz normal duygulardır. Size onu hatırlatan herşeyden kurtulmak istemenizde.. Ona dair ne varsa yakmak yırtmak istersiniz, gözünüz gördükçe onu anımsatacağı için acınızın kat be kat artmasını istemeyeceksinizdir. Ancak bu göründüğü kadar iyi bir fikir olmaktan çıkıyor artık. Özellikle anılarınızı karelerde yaşatan eski fotoğrafları yırtmak. Stanford Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre sözkonusu sevgilinin fotoğraflarına bakması beyindeki acı çeken duygusal aktiviteyi uyuşturduğunu ve gerçek anlamda acının azalttığını ortaya çıkardı.  Bu araştırma gösteriyor ki sizin için duygusal anlamlar taşıyan fotoğraflarınız aşk acısının azalmasıyla doğru orantılı. Eski fotoğraflarınızı yakmayın, yüzleşin. Yüzleştikçe azalacak geçmez sandığınız duygularınız.

150 kalorilik bir atıştırma daha sonra yenilebilecek 400 kaloriyi önler.

Doğru alışkanlıklar edinerek aç kalmadan kilo verebilir ve sağlıklı beslenebilirsiniz. Salata yiyerek başlayın Öğle yemeğine salata yiyerek başlayanların yüzde 12 daha az kalori aldıkları belirlenmiş. Bu nedenle öğleyin krem şantili yiyeceklerden uzak durun ve yemeğe salata yiyerek başlayın. Kemer takın Yüksek kalorili ama düşük besin değerli yiyecekler yemek istediğiniz zaman açlık hissetmeyecek kadar kemerinizi sıkın. Ulaşmak istediğiniz ölüçüye kadar bu yönteme devam edin. Baharatlı gıdalar tüketin  Metabolizmanızı çalıştıran kapsaisin çok acı biberde bulunur. Süt ürünleri ise kapsaisinin görevini yapmasına sudan daha çok yardımcı olur.  10 öğün yiyin Eğer iş ya da farklı nedenlerle stres yaşıyorsanız çok acıkmış hissedebilirsiniz.Bu durumda birşeyler yedikten 10 dakika sonra yine aç hissedebilirsiniz. Bu durumda günde 10 defa tüketebileceğiniz sebze ve meyveleri belirleyin ve bunları yiyin.  Yağı azaltın Pizza, lahmacun gibi yiyeceklerdeki yağları peçete yardımıyla a