Ana içeriğe atla

Başarmak inanmanın yarısıdır

Başarmak inanmanın yarısıdırHayatta her istediğimizin olamayacağını ebeveynlerimiz bizlere küçükken öğretirler. Onlarda hayatta yaşayarak edindikleri tercübelerinde her istediklerinin olmadığını görmüşler ve yetiştirdikleri neslin de mutsuz olmaması ve hayal kırıklığına düşmemeleri için her istediklerinin olamayacağını öğretirler. 

İnanmak başarmanın yarısıdır deyimini hepimiz duymuşuzdur, gerçektende inanmak başarmanın yarısıdır hatta tamamına yakını. Çünkü hiç bir iş inanılmadan başarılamaz. Atalarımızın savaşlarından tutunda Galatasarayın UEFA kupasına kadar tüm başarılar inanmaktan geçer. Nasılmı şöyle ki savaş alanlarında az sayının çok sayıya üstünlüğüne, az bütçeli takımın dünya devlerine kafa tutması ve anadolunun küçük bir kasabasından kısıtlı imkanlara rağmen Türkiyenin en değerli bilim adamlarının yetişmesidir. İşte tüm bu örnekler başarmanın sırrı olan inanmaktan geçiyor tabikide sadece inanmak değil çalışmak iyi bir gözetmen olmak işte tüm bu ve buna benzer örneklerin bütününü gerçekleştirdiğimizde başarıya giden yollar kat edilmiş olur ve düzenli ve disiplinli bir çalışmanın sonucu BAŞARI KAZANILMIŞ olur.

Başarının sırrı çokta gizemli değildir, herkes tarafından bilinir ama en önemlisi başarıya giderken gösterebileceğimiz sabır ve disiplinli çalışmadır. Tüm başarılı olan kişilere bakın mutlaka bir başarı sırrı vardır ama ortak noktaları inanmaktır..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsanlara kendinizi inandırma yolları

İnanmak, söylediklerinizin karşınızdaki tarafından psikolojik olarak onaylanmasıdır. Bu olmadan hiçbir olumlu tepki alamazsınız. İnsanların sizi yürekten onaylamasını nasıl sağlarsınız? Bu sorunun yanıtı pek çok şeye bağlıdır O kişinin sizinle olan geçmiş deneyimleri; sizin kişiliğiniz, sosyal konumunuz, dürüstlük, nesnelliğiniz; beden diliniz (Görünüşünüz, sesinizin tonu, konuşma hızınız, fiziksel davranışlarınız).Ama inandırma yı sağlamada başrolü coşkunuz ve kanıtlarınız oynar. Söylediğinizi coşkuyla anlatıyorsanız, sizi dinleyen söylediğinize inanmış olduğunuzu düşünür. Bunun için güzel konuşmada usta, çok akıllı, duygusal veya ünlü bir kişi olmanız gerekmez. Söylediğinize gerçekten inanıyorsanız, zaten bunu coşkuyla anlatır ve karşınızdakine de söylediklerinize gerçekten inandığınızı göstermiş olursunuz. Onu bu etkiler. Coşku niçin bu kadar etkilidir? Çünkü karşınızdaki hangi nedenlerle bu kadar coşmuş olabileceğinizi kendisine sormaya başlar. Coşkunuz onun için bir bilmece gi...

Çalışmak mı? Ev hanımı olmak mı?

Çalışan bütün kadınlar koşturmacanın içinde  olmak tan sıkıldıklarını dile getirerek evde otursam keşke ev  hanımı  olsam diye iç geçirirler zaman zaman.Ki bu zamanlar genellikle henüz çözülemeyen problemlerin olduğu sancılı dönemlerdir. Aynı şekilde ev hanımları da evde kalmanın güzelliklerinin yanında bütün gün evde paslandıklarınıi, üretmediklerini hatta zamanla yemek ve temizlik yapmaktan başka işe yaramadıklarını düşünür hale gelirler. İnsanların bulundukları hallerden ötürü benzer piskolojiye girmeleri normaldir. Bulunduğu durumdan memnuniyetsiz, hep olmayana özenir hale gelebilirler. Önce çalışan fedakar kadının bir gününü özetleyelim: Günü bir önceki günden programlıdır genellikle. Akşamdan ertesi gün giyeceği ütülenmiş, hazırdır. Her sabah saat çalmadan kalkmasına rağmen yinede kurulur o saat, malum işe geç kalmak gibi bir lüksü yok. Sabah sabah giyinip kuşanıp tam vaktinde çıkar evden. Eğer erken kalkmışsa o kısacık zamana akşamın yemeğini pişirmeyi ya da bi k...

Beden Dilinin Önemi - Konuşmadan Anlaşabilme

Profesör Doktor Albert Mehrabian' ın yaptığı araştırmaya göre kişilerarası iletişimde 7 - 38 - 55 kuralı geçerlidir. Bu kural; iletişimde yüzde 55 beden dilinin, yüzde 38 ses tonunun, yüzde 7 konuştuğumuz kelimelerin etkili olduğunu söyler. Toplumdan topluma küçük farklılıklar göstermekle birlikte bu kural tüm dünyada kabul görmektedir. Burdan çıkaracağımız; karşımızdaki kişiler büyük ölçüde beden dilimizi değerlendirir. Yani bir şeye ağzınızla evet derken başınızı iki yana sallıyorsanız, ağzınızdan çıkanın bir önemi yoktur. Tüm insanlar beden dilini kullanmayı bilerek doğar, çünkü bu kendimizi ifade etmede bir gereksinimdir. Etrafınızdaki çocukları inceleyin. Vücutlarını aktif olarak kullanırlar, daha kendilerini tam olarak ifade edemedikleri için vücut dillerinden yardım alırlar, biz onların ifade zorluğu çektiğini farketmeyiz bile. Ama büyüdükçe vücudun rahatlığa alışmasından dolayı bu alışkanlık kaybolur ve iletişim azalmaya başlar. Bazı çocuklara büyümüş de küçülmüş dememizi...