Ana içeriğe atla

Herşeye 'Fark etmez' Diyenler

Herşeye 'Fark etmez' DiyenlerHayatta en nefret ettiğim laftır "fark etmez" lafı. O kadar saçma gelir ki bana. Küçük bir örnek vereyim mesela:

- Patron: Ahmetcim bir şey ikram edeyim sana Çay mı ? Kahve mi ? istersin.
- Ahmet : Fark etmez müdür bey.

İşte anlamadığım nokta burada başlıyor. Nasıl yani fark etmez !! Fark eder yahu fark eder. Mesela örnek şöyle olsaydı; "Çay mı içersin yoksa gazoz mu ?" denilseydi. Yine fark etmez diyecekti bu adam. Çay sıcak bir şeydir, gazoz ise soğuk bir şey neresi fark etmiyor(muş)...

Eğer size bir seçme hakkı tanındıysa neden kendinizin seçme şansı varken bunu başkasına devrediyorsunuz ? İçinizden diyorsunuzdur şimdi "ama nezaket için böyle diyoruz biz.." Alakası yok, nezaket edecek başka bir şey bulursunuz. Kibar davranırsınız, onu dinlersiniz, büyüğünüz ise elini öpersiniz falan. Hayatta her zaman seçme şansı bize verilmez arkadaşlar. Bize verilen şansı fark edelim.

Mesela bunla ilgili küçük bir hikaye anlatayım sizlere. Hikaye benim değildir çok ünlü bir eğitim danışmanı ve kitaplarını severek okuduğum bir büyüğüm Erdal Demirkıran, hocama aittir.

Bir gün Erdal Hoca bir yerde seminere gider, seminere girerken kapıdaki güvenlikçi kimliğini alır ve 12 numaralı ziyaretçi kartını verir ona. 10 numaralı olanı yok mu diye sorar. Fark etmez der güvenlikçi. Neyse içeriye girer ve seminerini verir. Ertesi gün gelirken güvenlikçi bu sefer 26 numarayı verir. 5 numara yok mu der? Yok diyerek pis pis güler güvenlikçi içinden. Sonra Erdal Hoca seminer salonuna doğru yürürken. Güvenlikçi arkasından koşarak gelir ve şöyle der; Neden abi ? Niye böyle yaptın ? Erdal Hoca'da aynen şunu söyler: "Eğer bir konuda seçme hakkınız var ise mutlaka bunu siz kullanın. Ama illa ki bir mazeret istiyorsanız; 10 numara Hagi'nin sırt numarası, 5 numara ise otobüste en sevdiğim koltuk numarasıdır der :)"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsanlara kendinizi inandırma yolları

İnanmak, söylediklerinizin karşınızdaki tarafından psikolojik olarak onaylanmasıdır. Bu olmadan hiçbir olumlu tepki alamazsınız. İnsanların sizi yürekten onaylamasını nasıl sağlarsınız? Bu sorunun yanıtı pek çok şeye bağlıdır O kişinin sizinle olan geçmiş deneyimleri; sizin kişiliğiniz, sosyal konumunuz, dürüstlük, nesnelliğiniz; beden diliniz (Görünüşünüz, sesinizin tonu, konuşma hızınız, fiziksel davranışlarınız).Ama inandırma yı sağlamada başrolü coşkunuz ve kanıtlarınız oynar. Söylediğinizi coşkuyla anlatıyorsanız, sizi dinleyen söylediğinize inanmış olduğunuzu düşünür. Bunun için güzel konuşmada usta, çok akıllı, duygusal veya ünlü bir kişi olmanız gerekmez. Söylediğinize gerçekten inanıyorsanız, zaten bunu coşkuyla anlatır ve karşınızdakine de söylediklerinize gerçekten inandığınızı göstermiş olursunuz. Onu bu etkiler. Coşku niçin bu kadar etkilidir? Çünkü karşınızdaki hangi nedenlerle bu kadar coşmuş olabileceğinizi kendisine sormaya başlar. Coşkunuz onun için bir bilmece gi...

Çalışmak mı? Ev hanımı olmak mı?

Çalışan bütün kadınlar koşturmacanın içinde  olmak tan sıkıldıklarını dile getirerek evde otursam keşke ev  hanımı  olsam diye iç geçirirler zaman zaman.Ki bu zamanlar genellikle henüz çözülemeyen problemlerin olduğu sancılı dönemlerdir. Aynı şekilde ev hanımları da evde kalmanın güzelliklerinin yanında bütün gün evde paslandıklarınıi, üretmediklerini hatta zamanla yemek ve temizlik yapmaktan başka işe yaramadıklarını düşünür hale gelirler. İnsanların bulundukları hallerden ötürü benzer piskolojiye girmeleri normaldir. Bulunduğu durumdan memnuniyetsiz, hep olmayana özenir hale gelebilirler. Önce çalışan fedakar kadının bir gününü özetleyelim: Günü bir önceki günden programlıdır genellikle. Akşamdan ertesi gün giyeceği ütülenmiş, hazırdır. Her sabah saat çalmadan kalkmasına rağmen yinede kurulur o saat, malum işe geç kalmak gibi bir lüksü yok. Sabah sabah giyinip kuşanıp tam vaktinde çıkar evden. Eğer erken kalkmışsa o kısacık zamana akşamın yemeğini pişirmeyi ya da bi k...

Beden Dilinin Önemi - Konuşmadan Anlaşabilme

Profesör Doktor Albert Mehrabian' ın yaptığı araştırmaya göre kişilerarası iletişimde 7 - 38 - 55 kuralı geçerlidir. Bu kural; iletişimde yüzde 55 beden dilinin, yüzde 38 ses tonunun, yüzde 7 konuştuğumuz kelimelerin etkili olduğunu söyler. Toplumdan topluma küçük farklılıklar göstermekle birlikte bu kural tüm dünyada kabul görmektedir. Burdan çıkaracağımız; karşımızdaki kişiler büyük ölçüde beden dilimizi değerlendirir. Yani bir şeye ağzınızla evet derken başınızı iki yana sallıyorsanız, ağzınızdan çıkanın bir önemi yoktur. Tüm insanlar beden dilini kullanmayı bilerek doğar, çünkü bu kendimizi ifade etmede bir gereksinimdir. Etrafınızdaki çocukları inceleyin. Vücutlarını aktif olarak kullanırlar, daha kendilerini tam olarak ifade edemedikleri için vücut dillerinden yardım alırlar, biz onların ifade zorluğu çektiğini farketmeyiz bile. Ama büyüdükçe vücudun rahatlığa alışmasından dolayı bu alışkanlık kaybolur ve iletişim azalmaya başlar. Bazı çocuklara büyümüş de küçülmüş dememizi...